Ruhsal Mektup
- Bengisu Savran

- 22 Ağu
- 2 dakikada okunur

Otel – Saat 10
Kahvaltıda iki dilim peynir ve ekmek vardı. Çaya uzandı, kulbu sıcaktı. Bir şaire benzerdi bakışları. Ağzını açtı mı etrafı şaşardı. Konuşmazdı öyle sık, dinlerdi. Etrafı, insanları, geçen otobüsleri, gazete hışırtılarını... Uzaktı bakışları. Hep bir mesafe koyardı kendisiyle arasına.
Çaresizliğin içindeki yalnızlığının görülmesinden korkar mıydı? Umutluydu bir zamanlar. Zamanından önce açmış bir çiçek gibi, gözü pek idi. Sahi, yaşamaya dair ne kaldıysa Neriman mı sürüklemişti ardından? Ne kadardır hayal kurmamıştı. Denedi ve başaramadı. Ekmek batır sucuğa, sonra bir lokma daha. Kalkmalı artık masadan, yemeli ve kalkmalı. Zihnimde bari yalnız bırak beni. Biraz daha sucuk. Neriman’lı sucuk, sucuklu Neriman. Biraz gazete okudu okumadı, telefonla irkildi. İçinden geçen his ve kaybolan bir bulut gözlerinden. Oturamadı daha da yerinde, sokağa çıktı.

Sokak – Saat 12
Mevsimlerden kar. Soğuğu duyumsadı kemiklerine kadar. Ne yapmaya çıkmıştı sahi? Biraz gezinmek toplardı belki başındaki veletleri. Amaçsızca yürüdü, yürüdü. İnsanları izledi, etrafına bakmadan giden o yığını. Birkaç not aldı, markete girdi çıktı. Evin bir ihtiyacı yoktu ama severdi arada fiyatlara bakmayı ve hatırladı alanları ve alamayanları. Şanslıları bir de bahtsız doğanları. Seçemedik ya evi açtığımız gözleri, seçebilir miydik kapatacağımız haneyi. Kim tutacak elimizden, ne diyecekler arkamızdan. Ölüm beklerken her açılan kapının ardında, değecek mi bunca çabaya yaşam yarışında.
Belki de yokluğa teslimiyet gerekti. Herkes sorar kimse kabullenemez yokluğu. Bulur inanacak elbet bir neden içine doğduğu. Gözleri karardı, az mı yemişti kahvaltıda? ''Fazla düşünmekten'' dedi içinden, insan dediğine yaramaz hiçbir şeyin fazlası. Kadınlar geldi aklına ansızın, hoş, zarif ve kibar olanları ve teslim olduğu dakikalar kadınlara.
Düşünmemiş olacak ki ne kadardır paslanmıştı. Çalıştırmak zihni acı veriyordu. Eve döndüğünde yorgundu, çok yürümüştü. Elleri soğuk, kafasında ise aynı soru. Neden kendini bir suçlu gibi hissediyordu? Düşünmek istemiyordu daha fazla. Hisler yokmuş gibi davranılırsa yok olur nasılsa. Basit insanlar diyor içinden, güzel iki kelam etmeyi ukalalık sanarlar hemen. Şair misin filozof musun der dururlar. Oysa farklıydı o, birine baktı mı içini görenlerdendi.
Veda – Saat Akşam Dokuz
İşte böyle bir sabah akşamında öldürmüştü kendini, bu kadar sakin ve bulutsuz bir günde. Gidişinin, bir elvedanın hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini bilir gibi usulca ayrılmıştı tenden ruhu. Kendisi dışında hiçbir şahit bırakmadan bozmuştu anlaşmayı. Satılmıştı ruhu şeytana, bir asilik diye başladığı bu yolda pes eden olmuştu günün sonunda. İşte böyle bir sabahın akşamı, içine son çektiği nefesin İstanbul olduğunu bildiği son dakikalarında, Neriman’ı düşünmüştü, ya sonra? Geldim demişti, yettim.




Yorumlar