Kırık Bir Evde Büyümek
- Emine Kurt
- 28 Haz
- 2 dakikada okunur

Ebeveynlerinden Kaçan O Küçük Çocuk…
Şu an birçok evde ebeveynlerinin kavgasına şahit olmak istemedikleri için, bir yerlerde saklanmış, bu kâbusun bitmesini bekleyen küçük bir beden var. Bunlardan birisi de o idi. Odasında artık her bir detayına hâkim olduğu kavganın bitmesini bekliyordu ve işte aşina olduğu o sesi duydu! Babası yine bir şeyler kırıyordu ve bu sese annesinin ağlayışları babasının ise öfke dolu sesi karışmıştı. Ses o kadar yüksekti ki bastırmak için açtığı şarkılar işe yaramıyordu. Aslında bu gürültüye alışmış olması lazımdı, neticede her bir sözünü ezbere bildiği, her bir hareketi beynine kodladığı bu kavga “onun çocukluğunu” ifade ediyordu. Mesela babasının birazdan kapıyı çarpıp evi terk edeceğini, annesinin ise eline geçen her şeyi alıp duvara fırlatacağını biliyordu ve yine onu görmezden geleceklerdi. Yemek yedi mi, uyudu mu ya da duymaması gereken bu gürültüyü duydu mu, umursamayacaklardı. Zaten onu olduğu bu hale dönüştüren de bu değil miydi?
Küçüklüğümüz…
Küçükken her şey daha zordu. Acıktığında hiçbir şey yapmadan annesinin ona yemek vermesini bekleyen onlarca çocuğun açlığını ya da aile içi şiddete maruz kalan milyonlarca çocuğun “hıçkırıklı ağlamasını” hissediyorum. Ailesi tarafından önemsenmeyen kalkıp kendi minik elleriyle bir şeyler hazırlamaya çalışan veya hiçbir şey yemeden uyumayı tercih eden binlerce çocuğun acısını paylaşıyorum.
Yaşadığı hayat bu çocuklara birçok şeyi öğretti, fakat onlardan birçok şeyi de aldı. Hiç arkadaşının olmaması, içine kapanık utangaç birine dönüşmesi okul hayatında zorbalığa maruz kalacağının kapılarını açacaktı.
Hiç arkadaşı veya eğlenceli, küçük gülümsemeli bir hayatı olmadı. Üzüldüğünde annesine anlatmak yerine birçok kez susmayı tercih edecekti. Korktuğunda ise babasına sığınmak yerine yatağına girip gözlerini sıkıca kapatacak ve yorganı üzerine çekecekti.
Sokakta babasının elini tutmuş ona cıvıl cıvıl bir şeyler anlatan ya da annesiyle oyunlar oynayan bir çocuk gördüğünde gözleri dolan bu çocukları tanımak çok kolay. Bu çocuklar olmadığı bir yapbozun parçası olmak istiyor. Oysa insan tanımadığı bir sevgiye muhtaç olur mu? İnsan hiç bilmediği, görmediği bir sevgiye muhtaç kalıyor ve onun yarası sadece sevgisizlik de değildi, yalnızlıktı. Ailesi tarafından dışlandığı yetmezmiş gibi diğer insanlar tarafından da dışlanmıştı.
Okul Hayatı…
Sabahları annesi tarafından kaldırılır sonra ise eline tutuşturulan sandviçi yiyip okul yolunu tutan rafine hayat her sabah böyle değildi. Bazen annesi hiç kalkmaz bazen ise kalksa bile kahvaltı hazırlamazdı. Nitekim bu durum babasıyla ettikleri kavganın boyutuna göre değişirdi. Gerçi hayatı tamamen onların ettikleri kavgaya bağlıydı. Tartışmanın çok uzamaması o akşam kimsenin yemek yemeyeceğine ve uzaması ise o akşam babasının evi terk edeceğini gösterirdi. Kavga etmediklerinde ise ikisi de birbirinden uzak köşelerde vakit geçirirlerdi.
Zaman geçtikçe gerçekleşen bütün kavgalardan kendisini sorumlu tutmaya başlayan bu çocuk, kendi düşünceleriyle savaş halindeydi ve galip gelmesi zor görünüyordu.
''Fiziki ve psikolojik şiddete maruz kalan tüm çocuklara, çocuklarımıza ithaf olunur.''
Comentarios