Bir Pedagojik Portre: Erdal Erzincan
- Ali Ekber Ataş
- 25 Nis
- 3 dakikada okunur

Erdal Erzincan Kimdir?
Bu kar yağışını, bir de Erdal Erzincan'ın, "Gezici Bağlama Atölyesi" çalışmaları sırasında, Erzincan Ula'da, kurs öğrencileriyle olduğu okul bahçesinde söylediği “İnceden İnce” türküsü eşliğinde izleyin.
"Enver'in İzinde" belgesel görüntülerini yazıya geçirdiğim o çalışma anlarımda döndürüp döndürüp sabaha kadar izlemiştim…
Erdal Erzincan'ın, çocukların duygu dünyalarına dokunmasındaki "onlardan biri" olmasındaki "meziyeti" bana, kara tahta başında Ülkü'ye Latin Harflerini öğreten o kısacık anda bir toplumun nasıl çağdaşlaştığını gösteren siyah-beyaz görüntülerindeki Atatürk'ün "eğitimci, eğitim bilimci (pedagog), sosyolog, toplum bilimci” antropolog yanlarıyla özdeşleştiririm.
Bir insanı keşfetmenin yolunun, hele de bu çocuksa, onu sana getiren tek ve en etkili seçeneğinizin, avucunuza aldığınız yüreğinizi, dilinize dökülen sözlerinizi, gözlerinize yansıyan ışığınızı ona sunmanızdaki becerinizden daha çok, onunla kurduğunuz göz temasınızın "nasıl olduğuyla" ilgilidir.
Erdal Erzincan'ın başarısında en önemli özelliği, izlediğim bütün videolarında, kendisinin bir benzerini karşısında yaratıp sizinle kurduğu "göz temasında" gizli. Sesinin renginde, vücut dilinde, sözlerindeki içtenliğinde, işini sevmesinde, çevresine kötümserlik yaymayan olumlayıcı konuşmalarında. Metin Demirtaş’ın “Umutsuzluk Yasak” şiirindeki geleceğe olan umut düşü, sanki Erdal’ın bu nitelikli özelliklerini de içermiş. Babasıyla babamı tanıştırmış olmak, hayatıma ve geleceğe dair biriktirdiğim en güzel anılarımdan biri oldu.

Haziran 2021'den Ocak 2022'ye kadar üzerinde çalıştığım "Enver’in İzinde" belgesel çalışması sırasında günlerce ve sabahlara kadar “İnceden İnce” türküsünü dinlemekle geçirdim çalışma anlarımı.
Erdal Erzincan'ın yorumladığı türkülerin hepsi benim yüreğimi bahar selinin coşumculuğuna döndürür. Hüzne boğar. Gözlerimden siğim siğim yaşlar akıtır, o olağanüstü yorumu ve yüreğinin sıcaklığını duyuran sesinin renginde doğada çiçeklenir sanki. Ama bu türkü bir başka ve söylendiği yer, söylediği o an yanındaki çocukların oluşturduğu hareleri görmek, türkünün anlamını boyutlandırıyor. Çocuklarımızın neden Erdal Erzincan'ı bu kadar çok sevdiklerini, bu Gezici Bağlama Atölyesi çalışma sırasında görebiliyorsunuz...
İyi ki Türk Halk Müziği sanatçılarımız, saz ustalarımız var da biz bu türküler sayesinde dünyanın ve Türkiye’nin pisliklerinden kendimizi arınmış hissederiz. Dinlediğimiz ve bir başkasına dinlettiğimiz her an…
Şairim
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım
Türküler Dolusu’nda boşuna söylemiş Bedri Rahmi Eyüboğlumuz…
Fikret Otyam'ın Enver Gökçe için söylediği şu sözünü ben de Çukurovalı Homeros’umuz Yaşar Kemal’imiz için söyleyeyim, ufak bir dilci çevirisiyle:
"Bir Güzel Adamdı O…”
1960'lı yıllar, dünyada sosyalizmin rüzgârı bütün coğrafyaları etkisi altına aldığı yıllardı. Türkiye'de 60’lı yıllar dünyasında bir Çoban Yıldızı gibi parlamıştı. O yıllar TİP’e yakınlığıyla bilinen hatta milletvekili adayı olan Yaşar Kemal, kadim tarihin derinlerinden, bir kazıbilimci özeniyle çıkarıp dilimize kazandırdığı, insanlığın en güzel sözlerinden birini, kulaklarımıza, yüreklerimize, bilincimize kazımıştı. Bütün çağları aşan bir yeniliğe, devrimci ve devinimci diyalektik bir öze sahip sözdü. İktidar sahiplerini ürküten, korkutan söz. Mehmet Ali Aybar’ın başında olduğu TİP’in, 1965 seçimlerinde, Tülay German’ın seslendirdiği Yarının Şarkısı da TİP’in seçim meydanlarında kitlelerle buluşmuştu. İşte Yaşar Kemal’in dilimize kazandırdığı söz ile bu söze karışıp zamanı mülk edinen şarkı sözleri:
Türküleri yapanlar, yasaları yapanlardan güçlüdür.
İşte Tülay German’ın şarkısından son dörtlük:
Bir yarın olmalı/Başka türlü bir şey/Bir aydın, bir güzel/Yarına varmalı.
Yani, ne mi diyorum?
Yaşar Kemal’in 1960’lı yılların özgürlükçü, çağcıl ve uygarlık kokan o yıllarında devrimcilere armağanı kadim tarihin, bu kadim sözünü yineleyerek;
Türküleri yapanlar, yasaları yapanlardan güçlüdür…
Diyor. “İncenden İnce” şuramıza dokunduğu için ben Erdal Erzincan’ı selamlıyorum. İyi ki varsın sevgili Erdal Erzincan, iyi ki türkü ustalarımız varsınız...
Ömrünüz türkülerce olsun… Bu yazının yüklemi de Erdal Erzincan'ın Düzgün Baba’da verdiği bağlama dersi sonrasında yöre halkıyla yaptığı konuşmasındaki sözleri olsun:
Bir yerde bir emek verilmişse, onun mutlaka bir gün karşılığı olur. Kerbela'da 73 mazlumun karşısında binlerce zalim vardı. Bu rakamlar aynı zamanda insanlık var olduğundan beri değişmeyen iyi ile kötünün ya da mazlum ile zalimin matematiksel karşılığıdır. Ancak matematiğin ölçemediği mazlumun yüreğindeki sırdır. O yüreğe dokunduğunuzda canlı cansız her şeyi kucakladığını görürsünüz. İşte matematiğin göremediği, hesaplayamadığı şey bu duygunun gücüdür. Bizi hayata bağlayan da geçmişten bugüne, bugünden yarına, her gün kendini yenileyerek taşıyan bu köklü geleneğimizdir. Mazlumun yüreğine sırlanmış bu umut bizi buralara getirdi, çocuklarımızla, sizlerle buluşturdu, bizi bir arada tutuyor.
Sayıca az görünen iyilerin özgül ağırlığı, birbirlerine yaydıkları enerji, kötülerin sayıca üstünlüğünün yarattığı etkiden daha güçlüdür. Eğer böyle olmasaydı bu kültür kendini bugünlere taşıyamazdı. Bizi birbirimize bağlayan da bu gerçeğin ta kendisidir.
Demem o ki iyi ile kötünün rakamsal olarak dengesi belki düşündüğümüzde bize umut vermeyebilir. Buna şöyle baktığımızda, bir kişinin yüreğini binlerce kişiye eşitleyebilirsek, matematiği böyle yaparsak, umudumuz çok daha büyür, çok daha güçlenir, güzelleşir. O zaman işte sevgiden, barıştan, dostluktan bahsedebiliriz.
Böyle matematiksel bir hesap yapmayın. Umudumuzu yeşertmek için buna ihtiyacımız var. Yüreğin yaydığı enerji çok başka bir şey. Biz onun için buradayız. Burada bir yürek var, yürekle var, bir güzellik var. Sayı az ama enerjisi, özgül ağırlığı büyük.
Aşk olsun gerçeği gören gözlere! Aşk olsun gerçeği umuda çevirebilenlere!
Onun için buradayız.
KAYNAKÇA:
Yorumlar