Selim Yanlız

Karlı Hava Manzarası

“Bir ağacın altında iki adam oturmuşlar. Biri diğerine demiş ki, geçen gün duydum, araba diye bir şey icat edilmiş. On günde gideceğimiz yolu bir günde gidebileceğiz artık. Diğeri de demiş ki, geri kalan dokuz gün ne yapacağız?”

Türünü bilmediği bir ağacın dalları arasında kaybolmuş, üzerinde D yazılı mavi bir tabelanın önünde duruyordu. Otobüs ve durakları bazı insanlar için önemli yerlerdir diye geçirdi içinden. Arabası olmayan insanlar için. Arabası olmayan, A noktasından B noktasına gitmeye çalışan ve sürati pek önemsemeyen insanlar için. A noktası… B noktası… 12 senelik eğitim ve öğretim hayatındaki MATEMATİK adlı dersin artıklarından biriydi bu noktalar. Sürekli çözülmeyi bekleyen yol problemleri… Neydi o sorular öyle yahu. Bir araba… A noktasından B noktasına 90 km hızla gidiyorsa… A-B arası 4770 km ise… Araba B noktasına kaç saatte varır? Belediyenin yaptığı yol çalışmalarına bağlı hocam (gülüşmeler)… Kim o hadsiz… Çık dışarı…

Ayrıca bu soruda arabayı kullanan şoför kimdir ki? Adı Selim miydi neydi? Hadi Selim olsun. Bir yolculuğa çıkardı ve arabası vardı Selim’in. ''Ayağımı yerden kesiyor abi'' derdi, kredi taksitlerini ödemek için fazladan mesai yapan Selim. Başımı sokacak bir yerim olsun derdi, 3 daireye sahip olan Selim. Amma da fiyakalı he bu Selim. Nedense otobüse binmiyordu. Halbuki otobüs de araba da bir araç. Öyle değil mi? Sanırım Selim önemli biriydi. Ya da kendini önemli biri olduğuna inandırmıştı. Zamanı kıymetliydi ve onu iyi yönetmesi falan gerekiyordu. Zamanla yarıştığı birçok yerde görülmüştür Selim’in. Onun dışındakilerin hayatında zaman sanki kıymetli değilmiş gibiydi. Ona, zaman nedir diye sorsalar ‘’Zam mı? Ne diyorsun sen! Hadi bunu kutlayalım!’’ derdi. Evet maalesef Selim’e KDB teşhisi koyulmuştu. Kelime-i Dikkat Bozukluğu. Bazı kelimeleri işine geldiği gibi anlıyordu çünkü işini seviyordu. İşi nedir tam olarak bilmiyorum.

Nereden geldiğini bilmediği bir konforu vardı Selim’in. Rahat etmek onun en önemli haklarından biriydi. Hep ense Selim. Sanırım Selim bir burjuvaydı. Ama Selim’e sorsanız, sen bir burjuva mısın deseniz, ''Ne borcu abi?'' yanıtını alırdınız. Ulan Selim, ne adamsın... Mobilite diye bir kelimeden söz ediyordu. Arabayla vızır vızır bir yerlere gidip geliyordu. “Hareket, hareket!” diyordu. Nerede hareket, orada bereket lafını çok farklı yorumlamıştı Selim. Ara sıra görüştüğü Ahmet ve Mehmet adında arkadaşları vardı. Görüşmelere arabalarıyla gelirlerdi. Yalnız Selim’le aralarında bir yarış vardı hep. Bu arada Selim’in soyadı Yanlız’dır. Evet bir başka KDB vakası (nüfus idaresi memuru)…

Sarı Araba

Selim Yanlız, ‘’Kim daha önce varacak şu meşhur B noktasına?’’ adlı oyunu oynamayı severdi. Ahmet ve Mehmet ile A noktasında başlayan arkadaşlıkları gecikmeli olarak B noktasında sonuçlanırdı. Birinin 84 km hızla gittiği yerde diğeri 63 km hızla, öbürü 48 km hızla giderdi. Arabaların modellerinden midir, benzinin fiyatlarından mı bilmem. Bir ‘’yarış arkadaşlığı’’ idi onlarınki. Kim daha hızlıysa yarışı o kazanırdı. Aralarından biri B noktasına daha erken varıp diğerlerini beklerdi. Ödül? Ödül yoktu. İlk varan, sonradan gelenle dalga geçme ve küçümseme hakkına sahip olduğunu düşünürdü. Farklı bir ödül sistemi geliştirmişti Selim ve buna bayılmıştı. Gerçekten bayılmıştı, ilk kazandığı yarıştan sonra. Selim ayılınca, arkadaşlarıyla birlikte zafer sarhoşluğu dediler adına bu bayılmanın. ‘’Zafer Sarhoşluğu’’ bu yarışların sonunda ulaşmak istedikleri bir rütbeye dönüştü zamanla. Sonra Selim bu oyunu değiştirdi biraz. Muhtemelen birkaç kere kaybettiği ve adına gurur dedikleri şeye bir şeyler yediremediğinden mi ne. Öyle bir şey işte.

Selim Yanlız aslında kimdir, necidir? Valla çok toplama bir karakter gibi görünüyor. Bir matematik soru bankasında dünyaya geldiği söylentileri vardır. Şimdilik onun hakkında bildiklerim bunlar.