top of page

''Bey'' Olmak ya da Olmamak: 4 Numara


Siyah beyaz, bastonlu bir adam görseli.
Bastonlu Bir Adam

4 Numara Olmak


Çok küçükken vefat eden en büyük 2 erkek çocukla 10 erkek 1 kız. 9 çocuğun 8 numarası kız "babanın gözdesi kıymetlisi" annenin evladı, dedenin "Gel gel, seni de seveyim baban küsmesin" diye saçını okşadığı, onun deyimiyle "Evlât işte, Allahın işi"


Köyde, henüz erkek çocuk sahibi olmamış kadınların, erkek çocuk doğurmanın tüm ayrıcalıklarını gururla yaşayan anneyle hiç kimsenin duymadığı özel sohbetleri ve birkaç adım ileri gidip "Beyin ceketini paltosunu versen de birkaç gün bizim beye giydirsek" türünde isteklerine çok öfkelenen devlet memuru baba. En büyük çocuk olmanın avantajını kullanan abinin "Ne gerek vardı bunlara, ben ve iki kişi daha yeterdi" sözlerinden çok alınan kırılan, baba ve annenin "O ne biçim söz... Allahın hikmeti... Sakın böyle deme!" uyarılarını duymazlıktan gelip istenmeyen çocuk modunda, 9 çocuğun yaptığının tam tersini yapmaya odaklanmış bir çocuk, ailenin 4 numarası. Toplu oturulan düğün yemeği gibi kalabalık, 11 kaşığın aynı anda tencereye uzandığı yer sofrasına en son oturup ilk kalkan, karnı doymadığı için bir süre sonra ekmek arasına çökelek doldurup bahçede yiyen, okula gidenler akşam gaz lambası ışığında karın üstü küçükten büyüğe uzanıp ders çalışırken iyi bir izleyici olan 4 numara. Okulda veli toplantılarından dönen babanın tek tek başını okşayıp öğretmenin söylediği övgüleri tekrarlayıp sıra ona geldiği zaman ".....Bey... seni sormama gerek yok. Öğretmenlerin aman amca onu sorma diye pazarlık yaptılar" derken gülümseyen tüm çocuklara aldığı çikolata ya da sakız ve bisküviden ona da verip saçını onlardan daha uzun okşadığı 4 numara. Ayrım gözetilmeksizin sevilen korunan kollanan, yaşadığı sürece çocukları dahil hiç kimseye fiske vurmayan, kuşun kanadını karıncanın ayağını incitmeyen babanın verdiği en büyük cezanın isminin sonuna eklenen "Bey" tanımı olduğunu 9 yaşından sonra artık iyice öğrenen o 4 numara...


Yaz tatillerinde köye dede ve ninesinin yanına gidip istemese de okul açıldığı zaman Erzincan'a dönen, birkaç metre uzaktaki komşu lojmanın önünde komşularıyla çay içen anneden anahtarı istemek yerine arka taraftaki tuvalet penceresi camını kırıp eve giren, orta okul son sınıfta köyde aşık olduğu komşu kızını "isteyin" dediği babanın gülümseyerek "Hele dur .... Bey, senden büyükler var" sözünden 3 ay sonra kızın evlendiğini duyunca, protesto için tüm aileye küsen 3 yıllık ortaokulu terk edip köye kaçıp dedeye sığınan, bu nedenle ortaokulu 5 yılda bitirebilen, Erzurum'da platonik sevgilisini okul bahçesinde bir erkek öğrenci ile konuşurken görüp sınıfın camını kırdığı için "Bir hafta uzaklaştırma cezası" alan 4 numara...


3 yıl aynı askeri servisle okula gidip geldiği o platonik sevgiliye tek kelime söyleyemeyen, "Babam istedi, parasını verecek" diye bakkal amcadan aldığı 35'lik rakıyı platonik sevgilinin penceresi karşısında kafasına dikip fondip yaptıktan sonrasını hatırlamayan 4 numara.

Ayıldığı zaman evde yatakta ve saçlarını okşayarak "Bey" takısı olmadan "Çok mu seviyorsun oğlum?" diyerek biyoloji kitabı arasında unuttuğu sevgiliye yazdığı mektubu uzatan o peygamber sabırlı babanın, irili ufaklı her suçu onun adına üstlenen annenin 4 numarası, ilk kez o anda saklamadan içine atmadan hıçkırarak ağlayan, babanın "Tamam oğlum, annen almış rakıyı, o vermiş sana" diyerek hıçkırık fırtınasını bahar yağmuruna çevirme çabasıyla susup ilk kez 6 kardeşin beraber uyuduğu 6 yer yataklı odada tek başına sabaha kadar deliksiz uyuyan 4 numara... Ve, 3 yılda bitmesi gereken liseyi 4 yılda bitiren 4 numara...

Okul bittiği an, Ankara'ya babadan sonraki aile reisi abinin yanına giden, kısa süre sonra, çalışanların yüzde ellisinin birbirine ''Bey'' dediği, çalışma hayatına başlayan, her tanıştığına abi-abla diyen, BEY dememek için müdür, şef, sayın gibi tanımların ardına sığınan, taşradan geldiği için çok önemsenmediğinden olsa gerek ''Bey''siz ismi ile hitap edildiği için rahat olan 4 numara.


Bey travması yaşamasının mümkün olmadığı 4 ay er olarak askerlik yapan, elveda Ankara merhaba İstanbul. Bey, abi, baba, dayı gibi tanımların havada uçuştuğu medya sektöründe daha rahat bir 4 numara, yönetici olarak çalıştığı her yerde alt-üst ayrımı yapmadan bana kimse ''Bey'' demeyecek kuralını açıklayıp yüzde yüz olmasada kabul ettiren 4 numara, bir genç kadının .....Bey hitabına istem dışı "Bana bey demeseniz ...... hanım" isteği nedeniyle "Bana mı yürüyorsunuz?" kapağını şaşkınlıkla karşılayıp "Yoo, oturuyorum ben" diyecek kadar şaşkın, panik içinde, kilolarca terleyerek nedenini açıklamaya çalışan ve karşılığında "Siz hastasınız galiba" kapağıyla koltuğunda buz kesen 4 numara...


Ve yıllardır "Bey" kelimesinin yarattığı travmadan kurtulduğunu düşündüğü anda, sosyal medyada tanıdık tanımadık arkadaş, dost, takipçiden zaman zaman gelen ''Bey'' takısına karşı "Yürüyor musun?" kapağını yememek için boğazı yüreği boğum boğum nefes almaya çalışan 4 numara...


Saygınlığın "S"sini hak etmeyenlerin ''Sayın'', Gazeteciliğin "G"sini taşımaması gerekenlerin gazeteci, omurgasız topaçların yiğit kahraman, normal bir zeka düzeyine sahip insanın zekâsının zekatı ile konuşup yazdığı anlaşılacak olan gerzeklerin zeki olarak tanımlandığı ortamda bu ''Bey'' travmasını yok etmek için yıllardır kendisiyle kavga eden 4 numara...

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
Sarma Dergileri

Sosyal Medyada

Mucizelere Tanık Olabilirsiniz

  • Instagram
  • LinkedIn
  • Twitter

Mucizelere İnan

Gerçek Olsunlar

Her alandan yazarların buluştuğu Mucize Dergi'de hikayeler, makaleler ve ilham dolu içeriklere göz atın. Kendi yazınızı payla

© 2025 by Mucize Dergi

Moda yayılır

Yolculuğumuza Siz de Dahil Olun!

Mucize Dergi’de her fikir değerli, her ses duyuluyor. Aramıza katılın ve bu yolculukta birlikte yürüyelim!

Aramıza Katıldığınız için Teşekkürler :)

bottom of page