Toplumsal Acıların Gölgesinde Kalanlar
- Aslı Yirsutimur
- 5 saat önce
- 2 dakikada okunur

Toplumsal Acıların Yanında Kendi Dertlerimizi Unutuyoruz...
Deprem oluyor, savaş çıkıyor, bir kadın daha öldürülüyor, bir hak daha gasp ediliyor... Sonra sesinizi içeriye bastırıyorsunuz: "Bunlar yaşanırken benim derdim mi olur?" Modern insanların ruhunu derinlemesine yoran bu çelişki, kendinizi görmezden gelmenize neden oluyor çünkü toplumsal acıların gölgesinde kişisel acılarınıza utanarak bakmaya başlıyorsunuz.
Bu Kadar Olay İçinde Kendi Derdimden Utanıyorum!
Çözüm; bireysel dertlerini küçümsemek, bastırmak ya da dünyaya karşı tamamen duyarsızlaşmakta değildir, ikisi de zamanla sizi ruhsal bir körlüğe götürür. Çünkü insanın duygusal kapasitesi sonsuz değildir; taşıyamadığında içe çöker, bastırdığında ise yabancılaşır. Toplumsal felaket olduğunda empati kurmak, başkalarının acısına omuz vermek bir insanlık sorumluluğudur ancak bu, kendi ruhunda olanı yok saymayı gerektirmez. Senin acın, dünyanın acısıyla yarışmıyor. Senin hislerin, bir savaş alanı kurmuyor. İnsan dediğin hem büyük hikâyelere hem küçük sızılarına aynı bedende yer açar.
Psikologlar, travma çalışmalarında bir gerçeği sürekli vurgular: Bastırılan küçük acılar birikir ve daha büyük bir kırılmaya zemin hazırlar. Toplumsal anlamda büyük bir sorun yaşanırken senin de bir ilişkin bitebilir. Büyük bir siyasi çalkantı olurken sen de bir arkadaşının ihanetine uğrayabilirsin. Ülke gündemi yanarken sen de yalnız hissedebilirsin. Bunların hepsi gerçek. Hepsi senin dünyanda sahici yaralar açar. Bunları küçük görmek, duygularına ihanet etmektir. Benim derdim de dert mi demek yerine ben iyiysem her şey iyi olur diye düşünmek ise makbul olandır.

Toplumsala Katkı Kendi Yüreğinden Başlar
Türkiye gibi travmatik olayların sık yaşandığı, ekonomik krizlerin, siyasi çalkantıların ve afetlerin gündemden düşmediği bir ülkede, vatandaşların kendi duygularını bastırması ve küçümsemesi oldukça yaygındır. ''Ülke elden gidiyor, sen aşk acısı mı yaşıyorsun?'' gibi cümleler, toplumda bireysel duygulara yönelik kolektif bir baskının göstergesidir. Oysa savaş, afet ve toplumsal kriz zamanlarında bile bireysel psikolojik iyilik hâli desteklenmezse o toplum, uzun vadede daha fazla ruhsal çöküş yaşar. Bunun sebebi de iyileşmenin bireyde başlamasıdır. Birey iyileşmezse toplum da iyileşmez. Bu yüzden, duygunuzu küçümsemeyin. Sizin hissettiğiniz şey, küçümsenecek kadar küçük değil. Kendinize alan tanıyın. Kendi acınız da başkalarının acısı kadar duyulmaya değer.
Empati ile kendi duygularını dengelemek, insana dair olmanın en olgun yoludur. İyilik, önce kendine şefkat göstermekle başlar. Duygular paylaştıkça ve ifade edildikçe hafifler ve sessizce taşımak, sadece yükü ağırlaştırır. Bu dünyanın ağırlığı hepimizin omzunda. Ama kendi yüreğinizin ağırlığını taşıyamazsanız, dünyanın ağırlığına nasıl omuz verebilirsiniz ki? Büyük acılar da küçük sorunlar da benzer şefkatle yaklaşılmayı hak eder. Bu yüzden, dünya yanarken sizin kalbiniz ağrıyorsa; bu da bir dayanışma biçimidir. İçinizde iyileşen her küçük yara, bu dünyanın ağır yükünü taşıyacak yeni bir umut demektir.
Comentarios