top of page

Yemek Sosyolojisi


Kalabalık bir yemek masası.
Kalabalık Bir Yemek Masası

Tabaklarımız Bizi Nasıl Tanımlar? Yemek Sosyolojisinin Boyutları


“… her yemek, kendi imgesi içerisinde diğerlerine biçim veren yapısal bir toplumsal olaydır” (Goody, 2013, s.48).

Yeme-içme olgusu, biyolojik bir zorunluluğun ötesinde, kültürel ve toplumsal dinamiklerle şekillenen bir pratik olarak ele alındığı takdirde sosyolojinin araştırma alanına girer. Bu alan, yeme-içme alışkanlıklarının, insanların yalnızca fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak adına gerçekleştirilmesinden ziyade; kimlik, aidiyet, sınıf, cinsiyet ve toplumsal normlarla doğrudan ilişkili bir süreç olduğuna gönderme yapar. Yemek sosyolojisi, bireylerin neyi, nasıl, ne zaman ve kiminle yediğini inceleyerek toplumsal yapılar ve kültürel anlamlar üzerine önemli analizlerde bulunur.


Toplumlar kendilerine özgü beslenme alışkanlıkları edinirler. Tarihsel ve coğrafi koşullara bağlı olarak geliştirilen bu özgün yemek pratikleri, zaman içerisinde toplumun kendi kültürel kodlarıyla nesiller arası aktarılır ve değişime uğrar. Bu yönüyle kültürel kimliğin önemli bir yapı taşı olduğunu söylemek mümkün olacaktır.



Yemek ve Sınıfsal Ayrım


Hangi toplumsal sınıf içinde yer aldığımız beslenme alışkanlıklarımızı etkileyen mühim unsurlardan biridir. Tüketim tercihlerimiz sınıfsal kaynağımızla karşılıklı bir ilişki içindedir. Bu nedenle günlük yemek yeme pratiklerimizi gurme bir restoranda mı yoksa ekonomik ve pratik gıdalarla mı karşıladığımız, ekonomik ve sınıfsal anlamda yemeğin sunduğu göstergeyi ortaya koyar. Hangi gıdalara ve besinlere erişebildiğimiz, bunları hangi biçimlerde tükettiğimiz de yemeğin ayrıştırıcı boyutunu ve aynı zamanda başlıca tüketim ürünü olarak sınıf farklılıklarını şekillendiren yapısını gözler önüne serer. Yemeğin ayrıştırıcı özelliğine yönelik örneklerden biri  Pierre Bourdieu’nün “Ayrım” isimli çalışmasında görülür. Çalışmada, Bourdieu’nün beğeni kavramına yönelik ortaya koyduğu kategoriler, sınıflar arası farklılıkların yeniden üretildiği bir alan olarak karşımıza çıkar. Bourdieu, beğeniyi üç kategoriye ayırır: Eğitim sermayesi ile orantılı olarak artan “Meşru Beğeni”, genellikle orta sınıf tarafından kabul gören “Ortalama Beğeni” ve halk tarafında yaygın olan, eğitim ile ters orantılı bir gelişim gösteren “Popüler Beğeni”. Besinlerin nasıl sunulduğu ve tüketildiği de bu beğeni kategorilerinde kendini gösterir.


Kahvaltı sofrası.
Kahvaltı Sofrası

Anlam Sistemi İnşasında Yemek


Birey, içine doğduğu toplumda belirli bir anlamlandırma sistemine dâhil olur. İnsanların gündelik yaşam pratikleri içine yerleşmiş olan; âdet, gelenek, görenek, dil, yemek, inanç, değer, norm gibi daha birçok farklı etmen, toplumda zamanla oturmuş bir anlama tekabül eder. Bu yönüyle birey bulunduğu toplumun yemek kültürünün içine doğar, burada yaşar ve sürdürülüp değişmesi hususunda aktif rol oynar. Yaşam pratikleri içerisinde birey zamanla belirli yiyecek veya yemek ritüellerinin bazı sembolleri ifade ettiğini anlar ve bunu kendi kimlik inşasında kullanır. Örneğin ülkemizdeki aşure geleneği ve kurban bayramında etin paylaşılması, paylaşma ve dayanışma kültürünü simgelerken öte yanda Meksika'da "Día de los Muertos" (Ölüler Günü) denen özel günlerde hazırlanan yemekler, ölenlerin anısına saygı göstermek için yapılan farklı bir geleneksel uygulamadır.



Göç ve Kimlik


Göçmen topluluklar, yeni geldikleri topluma entegre olma sürecinde yemek kültürleri aracılığıyla hem kendi kimliklerini korumaya çalışır hem de yeni toplumsal düzene uyum sağlamaya çalışırlar. Yemek pratikleri, göçmenlerin kendi kültürlerine olan bağlarını sürdürmelerine yardımcı olurken, aynı zamanda içinde oldukları yemek kültürü ile birlikte değişip dönüşerek yeni bir sosyal kimlik oluşturmalarına da olanak tanır.



Yemek yiyen insanlar.
Yemek Yiyen İnsanlar
Yemek Olgusunun Dönüşümü

Yemek, bireysel bir eylem olmanın ötesinde sosyal etkileşimlerin merkezinde yer alır. Aile yemekleri, bayram sofraları, düğün ve cenaze yemekleri gibi ritüeller, toplumsal bağları pekiştirmenin temel araçlarından biridir. Bununla birlikte, modern toplumlarda hızlı tüketim alışkanlıkları ve bireyselleşme eğilimleri, yemek pratiklerinde de değişim yaratır. Günümüzde fast-food kültürü, yemek yeme eylemini sosyalleşmeden ziyade hız ve verimlilik eksenine kaydırmıştır. George Ritzer’in McDonaldizasyon kavramı (Ritzer, 1993), bu dönüşümü açıklamak için önemli bir çerçeve sunar. Standartlaşmış ve hızlandırılmış yemek alışkanlıkları, bireyin toplumsal bağlarını zayıflatır ve yemeğin kültürel anlamını dönüştürüp tekdüze bir eylem olması yönünde işlev görür. Ancak yemek alışkanlıklarımız bunun ötesinde din, sınıf, cinsiyet, inanç, milliyetçilik gibi birçok unsuru içinde barındıran ve bizlerin günlük yaşam pratiklerini şekillendiren,  anlam sisteminin oluşumunda öneme sahip bir araştırma alanıdır.




KAYNAKÇA:


  1. Utanır Karaduman A. Sosyolojik bir olgu olarak yemek; yemek ve toplumsal anlamı, 2023.

  2. Hekimoğlu G. Yemek sosyolojisinin perspektifinden gündelik gurmeler: Batman örneği, 2020.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
Sarma Dergileri

Sosyal Medyada

Mucizelere Tanık Olabilirsiniz

  • Instagram
  • LinkedIn
  • Twitter

Mucizelere İnan

Gerçek Olsunlar

Her alandan yazarların buluştuğu Mucize Dergi'de hikayeler, makaleler ve ilham dolu içeriklere göz atın. Kendi yazınızı payla

© 2025 by Mucize Dergi

Moda yayılır

Yolculuğumuza Siz de Dahil Olun!

Mucize Dergi’de her fikir değerli, her ses duyuluyor. Aramıza katılın ve bu yolculukta birlikte yürüyelim!

Aramıza Katıldığınız için Teşekkürler :)

bottom of page