Farkındalık ve Kaybolmak Üzerine
- Buse Karateke
- 3 Eyl
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 13 Eyl

Farkındalık ve Kaybolmak
Yaşamın gerçekliğinin bir o kadar farkında olup bu gerçekliğin içerisinde çaresizce sıkışıp kalan, bazen bunu görmezden gelen bazen de iliklerine kadar hissederek yola devam eden insanoğlu, çözümü iki şekilde bulmaya gayret eder; olup biteni anlamlandırmaya çalışan bir tanık ya da kendi sahnesini kuran bir özne olmak.
Farkındalık
Farkındalık, temelde insanın içsel ve dışsal deneyimlerini bütünüyle nazik bir biçimde kabul etmesi, aynı zamanda kendi davranışlarının bilincinde olması halidir. Farkındalık kaçınılmaz olarak değişimi önceler. Endüstri devrimi sonrası kurulan yeni dünya düzeninde bireylerin nesnelerle ve tüketim pratikleriyle kurmaya başladığı güçlü bağlar, çevreye ve hayatın mazbut akışına karşı farkındalığı göz ardı etmeye sebebiyet vermiştir ki bu genele vurabileceğimiz kadar büyük bir çoğunluğa işaret eder.
Diğer yandan bu aynılaşmış yaşamın oluşturduğu perdeye takılmadan kendi farkındalığını kabullenen ve bununla nasıl başa çıkacağının yolunu bulmuş azınlık bir kesimin varlığı dikkat çeker. Kent yaşamı günümüzde toplumlara hazır tek tip paketler sunar ve bizler kendimize en uygun olanı seçip benimseriz. Nasıl düşüneceğimiz, ne hakkında konuşacağımız, neleri tüketeceğimiz, olaylara nasıl tepki vereceğimiz bu hazır paketlerle bize sunulur. İlginç kısım ise bu aynılaşma sürecinin sonunda yine bize benzeyeni eleştirmektir.

Kaybolmak
Peki, gerçekliğin bu kadar farkında olanlar kaybolmanın eşiğine nasıl gelir?
Farkındalık zamanla yaşam döngüsüyle bütünleşmeyi, doğal olanın özünü kavramayı gerektirir. Buna paralel olarak yalnızca kavramak da anlam dünyamızın gelişmesi için yeterli olmaz, yaşamımızın içine entegre etmek ve gerçek bir benimsemeyi gerekli kılar. Bu yolculuk kent hayatı içerisindeki standardize olmuş bireyler için daha zordur. Öncelikle perdelerini indirmeleri gerekir.
Kaybolmanın eşiğine gelmek ise burada başlar, çoğunluğun sahiplendiği tek tip paketlere karşı ya izleyici olunur ya da iyi bir oyuncu. Burada Goffman'ın dramaturji anlayışıyla paralellik kurmak mümkündür. Hepimiz sosyal bir sahnede rol alan oyuncularız ve nasıl bir izlenim vereceğimize yönelik olarak kendimizi sunarız.
Kaybolmamak adına uyum sağlamak da bir tercihtir, içten içe benimsemesek dahi toplumsallaşma süreçlerine dahil olabilmek için bu da iyi bir yoldur – eğer uyum sağlamak kendi gerçekliğimizi yaşamamıza engel değilse.
Fark Edilemez Olmak
Farkındalık, yaşama dair tek yönlü bir süreç değil aksine kendi içsel dünyamıza yönelik çok boyutlu bir sürece işaret eder. İnsanların davranış ve tutumları arkasındaki anlamı kavrayabilmek uyumlu davranmayı zorlaştırır çünkü anlamak değişimi beraberinde getirir.
Bu nedenle kaybolmanın tuzağına hapsolmamak için farkındalık zeminindeki davranışlarımıza ek olarak kendi farklılaşmış, kişisel paketimizi oluştururuz. Yaşamdan kopmadan, aynılaşmadan, yalnızca bize özgü, "biricik" tek paketi...
İnsanoğlu bazen kendini o kadar iyi paketlenmiş bir temsil olarak görür ki, başkasının bunu fark edemeyeceğini zanneder. Ta ki karşısına ondan daha ince dokunmuş bir versiyonu çıkana dek.
Yorumlar