Dolaylı Vergiler ve Türkiye
- Altuğ Çakmur
- 10 Mar
- 3 dakikada okunur

Dolaylı Vergilerin Tarihi
Gündemimizin en son trend konularından olan yasa teklifine göre kredi kartı limiti 100.000 TL’yi aşan vatandaşlardan yıllık 750 TL alınarak Savunma Sanayi Fonu’na ödenmesi hadisesi (her ne kadar geçici olarak rafa kaldırılsa da); dolaylı vergiler konusunda derin düşüncelere dalmama neden oldu. Gelin konuyu tarihiyle beraber ele alalım.
Türkiye'de dolaylı vergilerin tarihi, Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'nda aşar, bac gibi dolaylı vergiler uygulanmaktaydı. Bu vergiler üretim, ticaret ve tüketim üzerinden alınırdı. Özellikle aşar vergisi, tarım üretimi üzerinden alınan %10'luk bir vergi idi ve Osmanlı maliyesi için önemli bir gelir kaynağıydı. 1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nde aşar vergisi kaldırılarak yerine modern vergilendirme sistemleri oluşturulmaya başlandı.
Cumhuriyet Dönemi’nde dolaylı vergilerin modern yapısı, 1950'lerden itibaren gelişmeye başladı. 1980'lerde uygulanan ekonomik liberalizasyon ve vergi reformlarıyla dolaylı vergilerin kapsamı genişletildi. Özellikle daha önceki bir yazımda belirttiğim üzere Katma Değer Vergisi (KDV), 1985'te yürürlüğe girdi ve Türkiye'de en önemli dolaylı vergi türlerinden biri hâline geldi.

1990'lar ve 2000'ler boyunca, özellikle tüketimden alınan vergilerin önemi arttı. Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) 2002 yılında uygulanmaya başlandı ve motorlu taşıtlar, tütün ürünleri, alkollü içecekler gibi belirli ürünler üzerinden alınan dolaylı vergilerde önemli bir yer tuttu. Türkiye'de dolaylı vergilerin bütçe gelirlerine katkısı yıllar içinde artarken, dolaysız vergilerden (gelir ve kurumlar vergisi gibi) daha fazla pay almaya başladı. Tam bu noktada küçük bir es verip 2001’e bir flashback yapmamız gerekiyor. Sıkı tutunun akı kapasitörümüz bizi 23 yıl geriye götürüyor.
19 Şubat 2001 yılında dönemin cumhurbaşkanı ile başbakanı, Millî Güvenlik Kurulu toplantısı esnasında Anayasa kitabında bazı değişiklikler yapmışlar ve toplantı yarım kalmıştır. Bunun akabinde derin bir finansal krizle karşı karşıya kalan Türkiye Ekonomisi, kurtarıcı olarak Dünya Bankasından Kemal Derviş’e ulaşarak kendisini memleketimize davet etmiştir. Kemal Derviş, 2001 Türkiye ekonomik krizi sonrasında başlatılan yapısal reformların mimarı olarak tanınan bir ekonomisttir. Derviş, kriz sonrası Türkiye’ye davet edilerek Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı oldu ve IMF ile iş birliği içinde kapsamlı bir ekonomik reform programı uyguladı. İşte Kemal Derviş'in Türkiye'de gerçekleştirdiği temel reformlar:
Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı (GEGP)
2001 yılında uygulamaya konan bu program, Türkiye'nin ekonomik krizi atlatması ve uzun vadede sürdürülebilir büyümeye geçişi hedefleyen bir plan olarak kabul edildi. Programın ana hedefleri enflasyonu düşürmek, mali disiplini sağlamak, bankacılık sistemini yeniden yapılandırmak ve ekonomik yapıyı güçlendirmekti.
Merkez Bankası Bağımsızlığı
Kemal Derviş döneminde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bağımsızlığı sağlandı. Bu reformla birlikte, enflasyonla mücadele etmek ve fiyat istikrarını korumak amacıyla Merkez Bankasının politikaları siyasi müdahalelerden bağımsız hâle getirildi.
Bankacılık Reformları
Bankacılık sektörü büyük bir çöküş yaşamıştı. Bu nedenle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) yetkileri genişletildi, batık bankalar TMSF’ye devredildi ve bankaların denetimleri sıkılaştırıldı. Bankacılık sektörünün mali yapısının güçlendirilmesi ve düzenleyici denetim mekanizmalarının kurulmasıyla sektörde istikrar sağlandı.
Mali Disiplin ve Bütçe Reformları
Kamuda mali disiplin sağlanarak bütçe açıkları kontrol altına alındı. Özellikle kamu harcamalarında şeffaflık artırıldı ve vergi gelirlerinin artırılmasına yönelik adımlar atıldı. Kamu borçlanması kontrol altına alınarak borç sürdürülebilirliği sağlandı.
Tarım Reformu
Daha önce çiftçilere yapılan doğrudan devlet sübvansiyonları ve destekleri kaldırılarak daha verimli, piyasa odaklı bir tarım politikası oluşturuldu. Tarım sektöründe verimliliği artırmak amacıyla doğrudan gelir desteği sistemine geçildi.
Kamu İktisadi Teşebbüslerinin (KİT) Özelleştirilmesi
Devlete ait birçok kuruluşun özelleştirilmesi hızlandırıldı. Bu süreç, piyasa rekabetini artırmak, kamu maliyesine katkı sağlamak ve ekonomik verimliliği artırmak amacıyla gerçekleştirildi.
Enflasyonla Mücadele
Enflasyonu düşürmek amacıyla sıkı para ve maliye politikaları uygulandı. Fiyat istikrarı için hedeflenen düşük enflasyon oranları Merkez Bankası'nın temel politikası hâline getirildi.
Bu reformlar sonucunda Türkiye ekonomisi 2002 sonrasında toparlanmaya başladı, enflasyon düşürüldü, mali disiplin sağlandı ve bankacılık sistemi güçlendirildi. Derviş'in reformları, Türkiye'nin 2001 ekonomik krizinden çıkışında kritik bir rol oynadı ve daha sonraki dönemde ekonomik büyüme sağlanmasında temel taşlar olarak kabul edildi. Burada küçük bir eleştiri yapmak istiyorum; an itibarıyla mali disiplin konusu tartışmaya çok açıktır keza itibardan tasarruf edilmemelidir diye belirtilmiştir, ayrıca Merkez Bankası ne kadar bağımsızdır bu da belirsizdir. Enflasyon ile mücadele konusuna girersek sanırsam bu makale bir kitap olmak zorunda kalacaktır. Derviş Reformları zamanında bir Türkiye’ye bir büyüme ve kalkınma ivmesi kazandırmış olsa da şimdilerde ekonomide yapısal problemler baş göstermiştir.
Comments